NOTLAR/GÜNLÜK: O RENKLİ DEFTER
- Mustafa Atiker
- 3 Şub 2020
- 1 dakikada okunur
Aşağı yukarı 1985-1990 yılları arasında renk renk sayfaları olan İtalyanca bir ajandaya notlar almıştım. Ancak bu notların hiçbirinde ne gün ne ay ne yıl, tarihle ilgili hiçbir şey yoktu.

Türkiye'de yaşadıklarım ve öğrendiklerime göre o gün "tarihin var olmaması gerektiğini" düşünüyordum. Daha doğrusu düşlüyordum diyeyim ben buna. Hatta o deftere "henüz yaşıyorum, benim tarihim yok" diye de yazmıştım. Ancak Türkiye'den çıkıp "bir başka ülkede" yaşamaya başlayınca "tarihin var ve gerekli olduğunu" gördüm. Bir başka deyişle kendime dışarıdan bakarken ister istemez tarihin bir nesnesi, meselesi haline geldim. Ben istemesem de başkaları, ben ve benim geldiğim toprakları tarihsel bir soru/sorun olarak görüyordu. İşte o zaman şunu da anladım demesem de şunu da anladığımı sandım diyeyim: Türkiye gibi ülkelerde devlet adı verilen şey, tarihsel değildi. Ancak siyasi ideolojiler yoluyla (Felsefe değil) devlet olmayı taklit eden bir tarihselliği, kurgusal bir geçmişi vardı. Gazetecilerse bu kurgusallığı gerçekmiş/hakikatmiş gibi her gün tartışan -sözüm ona taraf tutan- kumarbazlardı. İşte ilk işimizin de bu hakikatle kumar oynayanların dışında, onların tutup kaldırdığı eller, ünlüler, sorunlar dışında, bize önce "Biz nerede kalmıştık. Bizim asıl meselelerimiz nelerdir?" sorularına doğru ve renkli/canlı karşılıklar verebilecek bir dili/algıyı -parça parça da olsa- oluşturabilecek çalışmalar olabileceğini düşünmüştüm. Buna şimdiyi de katarsak, o günden bu güne hala öyle düşündüğümü/düşlediğimi söyleyebilirim.
Comments